Ayetler

Meallerdeki En Büyük Tutarsızlık Olan Ayetler; Enam 148-149

Diyanet İşleri Meali

ENAM SURESİ

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.

148. Putperestler diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram saymazdık." Onlardan öncekiler de aynı şekilde yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki: "Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi mi var? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece temelsiz bir tahminde bulunuyorsunuz."

149. De ki: "Kesin delil ancak Allah’ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi."

Akıllara Takılan Sorular

Bu meale göre ortak koşanlar ne diyecekmiş? "Eğer Allah dileseydi, biz de ortak koşmazdık, babalarımız da" Ortak koşanların bu iddiasına karşı Allah ne diyor? "Onlardan öncekiler de aynı şekilde yalanladılar. Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi mi var?" Allah'ın diğer dediği de Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece temelsiz bir tahminde bulunuyorsunuz. Allah, "Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız" diyenlere yalancı dedi mi? Dahası Allah böyle yaptığına yani dilediğini saptırıp dilediğine hidayet ettiğine dair bir delil istiyor. Üstte Enam 149'a bak, "Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi yazıyor. Bu ve bunun gibi ayetler müşriklerin delili olmaz mı? Mahşerde demezler mi "Enam 149'da, Nahl 93'te, İbrahim 4'te vs vs isteseydin bizi müşrik yapmayacağın yazıyor."

Şâe (شاء ) Fiiline Verilen Yanlış Anlam

Enam 148-149. ayetlerde şae fiili var. Bütün problem bu fiili dileme diye çevirmekten kaynaklanıyor. Şae fiilinin anlamı hicri üçüncü yüzyıldan sonra değiştirilmiş. Şae fiilinin anlamı şey etmektir. Şey Türkçede kullandığımız anlamdadır; varlık demektir. Arapçada eylemlerin hepsime şey denir. Dolayısıyla şey hangi fiille kullanılıyorsa ona göre anlam verilmeli. Şae'nin mastar anlamı var etmektir. Allah bir şeyi var etmek istediği zaman emir verir. Bakara 117. ayet şöyle; Gökleri ve yeri, örneksiz yaratan O’dur. Bir şeyin olmasına karar verdi mi onun için sadece “Oluş!” der, o şey oluşur. İnsanlar bir şey elde etmek istedikleri zaman ise gerekli çalışmayı yapmak zorundadır. Dolayısıyla şae fiilinin öznesi insansa gerekli çalışmayı yapmak Allah ise emir vermek anlamında kulanılmalıdır.

Arapça sözlüklere bakarsan şae fiilinin meşietle ilişkilendirildiğini görebilirsin. Meşiet de mastardır ama halkın kullandığı bir mastar değil ilim adamlarının oluşturduğu bir mastardır. Meşiet kelimesi Kur'an'da yok hadislerde yok ama kalıba uygun. Arapların bilmediği bu kelimeyi şae fiiline mastar yaparak irade anlamı oluşturmuşlar. İnsanlar için çalışıp yapma olan kelimenin anlamı birden "istemek" olmuş. Şae fiiline istemek anlamı verince Kur'an'ı Kerim tutarsızlıklarla dolu bir kitap haline gelmiş. Böyle tercüme edilen meallerde her şey Allah'ın dilemesine bağlı görünüyor. Allah dilediğine bol rızık verir, dilediğine kız çocuk verir, dilediğine erkek çocuk verir, dilediğinin tevbesini kabul eder vs vs. Enam 148-149. ayetler de böyle. Ayetin doğru tercümesi şöyle;

Süleymaniye Vakfı Meali

Enam

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

148 - Şirke düşenler /Allah’ı ikinci sıraya koyanlar diyecekler ki “Allah farklı bir tercihte bulunsaydı biz de atalarımız da şirke düşmez, hiçbir şeyi de haram saymazdık.” Onlardan öncekiler de bu şekilde yalana sarıldılar ve sonunda baskınımızı tattılar. De ki “Yanınızda (bu tercihi Allah’ın yaptığına dair) bir bilgi mi var ki karşımıza çıkarabilesiniz. Siz sadece varsayımlarınızın peşinden gidiyorsunuz; siz sadece delilsiz konuşuyorsunuz.”

149 - De ki “Kesin delil Allah’ın delilidir. Tercihi (size bırakmayıp) Allah yapsaydı[*] elbette hepinizi yola getirirdi.”

[*] Âyette geçen şâe = شاء fiilinin kökü, “var etme” anlamında olan şey =شيء’dir. (Müfredât). Buna göre şâe = شاء fiilinin öznesi Allah olursa “gerekeni yarattı” insan olursa “tercihinin gereğini yaptı” anlamına gelir. Bir ayet şöyledir: ”Yapılması gerekeni Allah yapsaydı hepinizi tek bir toplum haline getirirdi. Ama Allah, (sapıklığın) gereğini yapanı sapık sayar, (doğru yolda olmanın) gereğini yapanı da yoluna kabul eder. Yaptıklarınızdan elbette sorumlu tutulacaksınız.” (Nahl 16/93)

Allah emrini verdikten sonra bir şeyin olmaması mümkün değildir. İnsanların müslüman olmaları için emir çıksa o emir herkes için çıkardı. O zaman da imtihanın bir anlamı kalmazdı.

Allah'ın İradesi

Şae fiilinin gerçek anlamı bilinmezse Kur'an tutarsızlıklarla dolu bir kitap oluyor. Ömer Nasuh Bilmen'in Büyük İslam İlmihal'inde Allah'ın "irade" sıfatını anlattığı bölümde şöyle yazmış;

ALLAH Teâlâ yaratacağı şeyleri bu irade sıfatı ile kendi hikmetine göre birer şekle tahsis buyurur ve onun irade buyurduğu şey mutlaka olur, irade buyurmadıkça da hiçbir şey meydana gelemez,

Müslümanlar iman esaslarını akaidlerini bu kitaplardan öğreniyor. Ömer Nasuh Bilmen, kitaplarının başka bölümlerinde "Allah'ın iradesine ters irade de olmaz" diyor. Bu cümlelerin doğru olduğunu farz ederek Kur'an'da ki tercüme hatalarına bakalım. Nisa 26-27'de Allah şöyle diyor, bu Diyanet'in meali;

Nisa

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

26 - Allah, size (hükümlerini) açıklamak, size, sizden öncekilerin yollarını göstermek ve tövbelerinizi kabul etmek istiyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

27 - Allah sizin tevbenizi kabul etmek istiyor. Halbuki şehvetlerine uyanlar ise, sizin doğru yoldan büyük bir meyl ile sapmanızı istiyorlar.

Allah'ın iradesi bize doğru yolu göstermek ve tevbelerimizi kabul etmekmiş. Eğer Ömer Nasuh Bilmen'in kitaplarında yazan "onun irade buyurduğu şey mutlaka olur" sözü doğruysa neden bütün insanlar müslüman olmuyor? Yine Bilmen'in ve diğerlerinin söylediği "Allah'ın iradesine ters irade de olmaz" sözü doğruysa nasıl oluyor da ayette "şehvetlerine uyanlar ise, sizin doğru yoldan büyük bir meyl ile sapmanızı istiyorlar" ifadesi yer alıyor? Demek ki Allah'ın iradesine ters irade varmış?

Nisa 26'nın mealinde Allah'ın bizim doğru yola gelmemizi istediği yazıyor. Buna göre Enam 149'da ki tercümeyi nasıl anlayacağız? Yine Diyanet'in meali.

Enam

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

149 - De ki: "Kesin delil ancak Allah’ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi."

Hani Allah doğru yola gelmemizi, tevbemizi kabul etmek istiyordu, Enam 149'da tam tersi yazıyor. Allah'ın sözünde tutarsızlık olmaz. Bu tutarsızlıklar yanlış tercümelerden kaynaklanıyor. Bu meallerdeki tutarsızlık Nisa 26'da irade fiili var, Enam 149'da şae fiili var. Enam 149'un doğru tercümesini tekrar yazayım, yine Süleymaniye Vakfının meali

Bu ve benzeri ayetlerdeki mantık hatasıyla alttaki ayeti nasıl izah ederiz?

ENAM SURESİ

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.

149 - De ki “Kesin delil Allah’ın delilidir. Tercihi (size bırakmayıp) Allah yapsaydı, elbette hepinizi yola getirirdi.

Seçtiğim Meallerde Nasıl Tercüme Edilmiş?

Şae fiilinin dileme, isteme diye çevirmek mümkün değildir. Tekrar yazayım; Şae, Allah için kullanıldığında emir verme, insanlar için kullanıldığında gerekli gayreti göstermek, çalışmak anlamındadır. Eğer çok okunan mealler arasında doğru tercüme varsa yeşil doğrulama işaretiyle belirtim.

  1. Ali Akın

    148. Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: "Eğer Allah dileseydi, ne biz, ne de atalarımız Allah'a ortak koşmazdık; hiç bir şeyi de haram saymazdık!" (Oysaki istek ve gayret kuldandır; yaratma ise Allah'tandır.) işte kendilerinden öncekiler de, böyle yalanlamışlardı da, sonunda Bizim azabımızı tatmışlardı. Ey Muhammed! De ki: "Sizde (bu iddianıza delil olabilecek) bir bilgi var mı ki, onu çıkarıp bize gösteresiniz! Siz ancak zanna (yanlış tahmine) uyuyorsunuz ve siz ancak yalan söylüyorsunuz. "

    149. Ey Muhammed! De ki: "Nihayet en üstün (tam, kesin) delil, yalnız Allah'tandır. Onun için Allah (icbari olarak) dileseydi, mutlaka hepinizi hidayete erdirirdi.

  2. Bayraktar Bayraklı

    148. Müşrikler diyecekler ki: "Allah isteseydi, ne biz ne de babalarımız ortak koşardık; hiçbir şeyi de haram yapmazdık." Onlardan önce yalanlayanlar da öyle demişlerdi de sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: "Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz."

    149. De ki: "Kesin delil Allah'a aittir. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi."

  3. Diyanet İşleri

    148. Putperestler diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız.Hiçbir şeyi de haram saymazdık." Onlardan öncekiler de aynı şekilde yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki: "Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi mi var? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece temelsiz bir tahminde bulunuyorsunuz."

    149. De ki: "Kesin delil ancak Allah’ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi."

  4. Diyanet Vakfı

    148. Putperestler diyecekler ki: «Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.» Onlardan öncekiler de aynı şekilde (peygamberleri) yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki: Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.

    149. De ki: Kesin delil, ancak Allah’ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi.

  5. Edip Yüksel

    148. Ortak koşanlar, "ALLAH dilemeseydi, ne biz, ne atalarımız ortak koşmaz ve hiç bir şeyi de haram etmezdik," diyeceklerdir. Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar aynı şekilde yalanlamışlardı. De ki: "Yanınızda bize göstereceğiniz her hangi bir bilgi var mı? Siz ancak zanna (şüpheli ve çelişkili rivayetlere) uyuyorsunuz ve siz sadece tahminde bulunuyorsunuz."

    149. De ki: "En güçlü delil ALLAH'ındır. Dileseydi, elbette hepinizi doğruya ulaştırırdı."

  6. Elmalılı Hamdi Yazır

    148. Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz ortak koşardık, ne de atalarımız ortak koşardı, hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan önce yalanlayanlar da böyle söylemişlerdi de sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: "Yanınızda bize çıkarabileceğiniz bir bilgi mi var? Siz, sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece saçmalıyorsunuz."

    149. De ki: "En kesin ve üstün delil, Allah'ındır. Allah isteseydi, elbette hepinizi doğru yola iletirdi."

  7. Hakkı Yılmaz

    148. Allah’a ortak koşan kimseler diyecekler ki: “Allah dileseydi biz ortak koşmazdık, atalarımız da ortak koşmazlardı, hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan önce yalanlayanlar da azabımızı tadıncaya kadar işte böyleydi. De ki: “Yanınızda bize çıkarabileceğiniz bir bilgi mi var? Siz, sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece saçmalıyorsunuz.”

    149. De ki: “İşte, en kesin ve üstün delil, Allah’ındır. O nedenle eğer Allah dileseydi, elbette hepinize kılavuz olurdu.”

  8. Hasan Basri Çantay

    148. (Allaha) eş katanlar (sana) diyecekler ki: «Eğer Allah dileseydi ne biz, ne atalarımız (Allaha) eş koşmazdık. (Kendi kendimize) hiçbir şey’i haram da kılmazdık». Onlardan evvelkiler de (peygamberlerini) işte böyle tekzîb etdiler de nihayet bizim azabımızı tatdılar. De ki: «Nezdinizde (kitab ve huccetden) herhangi bir ilim varsa hemen onu bize çıkarın. Siz (kuru) bir zandan başka (bir şey’e) uymuyorsunuz ve siz yalan söyleyenlerden gayri kimseler değilsiniz».

    149. Söyle (onlara): «(Madem ki öyle bir ilminiz yokdur) o halde tam ve kâmil hüccet Allahın (hücceti) dir. İşte eğer O, dileseydi topunuzu birden elbette hidâyete kavuşdururdu».

  9. Hasan Tahsin Feyizli - Feyzü'l Furkan

    148. Müşrikler (puta yahut hevasına tapanlar) diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi, ne biz ne de babalarımız müşrik olurdu, üstelik (helal) hiçbir şeyi de haram yapmazdık.” Halbuki onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı. De ki: “Yanınızda (bize açıklayacağınız) bir bilgi mi var? (Varsa) onu bize çıkarı(p gösteri)n. Siz, ancak zanna uyuyorsunuz ve siz, sadece uyduruyorsunuz.”

    149. De ki: “Kesin delil, ancak Allah’ındır. Eğer O dileseydi, elbette hepinizi doğru yola kavuştururdu. (Ama O, size gücünüz dâhilinde sorumluluk verdi ve imtihan için sizi iradenize bıraktı.)”

  10. Hayrat Vakfı Meali

    148. (Allah’a) şirk koşanlar: “Eğer Allah dileseydi ne (biz) şirk koşardık, ne de atalarımız! Hem hiçbir şeyi (kendi kendimize) haram kılmazdık!” diyecekler.(1) Onlardan öncekiler (de) azâbımızı tadıncaya kadar (peygamberlerini) böyle yalanlamıştı. De ki: “Yanınızda herhangi bir ilim var mı? Haydi, onu bize çıkarın! (Siz) zandan başkasına tâbi‘ olmuyorsunuz ve siz ancak çirkince yalan söylüyorsunuz.”

    149. De ki: “Öyle ise en mükemmel delil Allah’ındır. O hâlde (O) dileseydi, elbette sizi hep berâber hidâyete erdirirdi. (Ama O, sizi kendi irâdenize bıraktı.)”

  11. Hüseyin Atay

    148. Allah'a ortak koşanlar, "Allah dileseydi, atalarımız ve biz ortak koşmaz ve hiçbir şeyi haram kılmazdık" diyecekler. Onlardan öncekiler de öyle demişlerdi de azabımızı tatmışlardı. De ki: "Bize karşı ortaya koyabileceğiniz bir bilginiz var mı? Siz ancak sanıya uyuyorsunuz ve siz sadece yaklaşık değerlendirmede bulunuyorsunuz."

    149. De ki: "Üstün delil Allahınkidir, dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi."

  12. İhsan Eliaçık

    148. ORTAK KOŞANLAR diyecekler ki: " Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız O 'na ortak koşardık. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Bunlardan önceki çağlarda yaşayanlar da azabımızı tadıncaya k adar böyle yalanlamışlardı. Sor onlara: " Çıkarıp bize gösterebileceğiniz bir bilgi var mı yanınızda? Sadece zan ve tahmine uyuyorsunuz, yalnızca atıp tutuyorsunuz." Herkes duysun: " Gerçeğe ulaştıran apaçık delili Allah vermiştir. O uygun görseydi, hepinizi doğru yolda yürütürdü.

  13. Kur'ân-ı Mecid Tefsirli Meal-i Alisi (İsmailağa Cemaati)

    148. O şirk koşmuş olan kimseler (kendi yollarının meşrûiyetini ispat etmek için) yakında: “Allâh (bizim şirk koşmamamızı) dileseydi ne biz, ne de babalarımız ortak koşmazdık, (yasakladığımız) hiçbir şeyi de haram kılmazdık (demek Allâh bizim bu yaptıklarımızdan râzı ki, biz bunları yapabildik)!” diyecek(ler). İşte böylece (onlar seni yalanladıkları gibi) onlardan önce bulunan kimseler de (kendi peygamberlerini) yalanlamıştı da, nihâyet Bizim çetin azabımızı tatmışlardı. (Habîbim! Onlara) de ki: “Sizin nezdinizde (bu iddianızın doğruluğuna dâir) bir bilgi var mıdır ki, onu bize çıkar(ıp açıklay)asınız? (Bu husus ta) siz (hak adına bir şey ifade etmeyen tahmin ve) zan dan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz (Allâh’a karşı) ancak yalan uyduruyorsunuz.”

    149. (Rasûlüm!) De ki: “O (gerçeği ispat hususunda zirveye) ulaşmış olan/(kendisine tutunanı hasmına karşı zafere)/(delil ve) huccet(ler) sadece Allâh’a aittir. O dileseydi elbette sizi topluca hidâyet ederdi."

  14. Kur'an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir

    148. Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: "Eğer Allah dileseydi biz de ortak koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: "Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz var mı ki onu bize gösteresiniz? Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz."

    149. De ki: "En üstün delil yalnızca Allah'ındır. O, dileseydi elbette sizin hepinizi doğru yola iletirdi."

  15. Mehmet Akif Ersoy

    148. Şirke sapmış olanlar "Allah dileseydi ne kendimiz müşrik olurduk, ne atalarımız olurlardı, ne de bir şeyi haram kılardık" diyecekler. Bunlardan evvelkiler de peygamberlerini böyle yalancı çıkarıp nihayet azabımızı tattılar. Yâ Muhammed, onlara şöyle de: "İlim denecek bir şeyiniz var mı ki hüccet olarak bizlere gösterebilesiniz? Sizler zandan başka bir şeye uymuyorsunuz. Sizler yalan söylemekten başka bir iş görmüyorsunuz."

    149. Yâ Muhammed, onlara şöyle de: "Reddedilemez hüccet ancak Allah'ın. O dileseydi hepinizi birden doğru yola çıkarırdı."

  16. Mehmet Okuyan

    148. Müşrikler şöyle diyecekler: “Allah dileseydi biz de ortak koşmazdık; atalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de aynı şekilde (peygamberleri) yalanlamış ve sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: “Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Doğrusu siz zandan başka bir şeyin peşine düşmüyor ve sadece yalan söylüyorsunuz.”

    149. De ki: “Kesin (en üstün) delil, yalnızca Allah’a aittir. (Allah) dileseydi elbette hepinizi doğru yola ulaştırırdı.”

  17. Mustafa İslamoğlu

    148. ALLAH'A ortak koşanlar derler ki: "Eğer Allah dileseydi, ne biz ne de atalarımız şirk koşmazdık; dahası (O'nun helâllerinden) hiçbir şeyi haram kılmazdk." Onlardan öncekiler de hakikati işte bu mantıkla yalanladılar; ta ki azabımız tadıncaya kadar... De ki: "Elinizde bize sunabileceğiniz güvenilir bilgiye dayalı herhangi bir belge var m?" Siz yalnızca hurafenin peşinden gidiyorsunuz ve sadece kitle psikolojisiyle hareket ediyorsunuz.

    149. De ki: "İyi bilin ki, yalnız Allah katmdadır hakikatin en kesin delili; ve O dileseydi, hepinizi doru yola yöneltirdi.

  18. Mustafa Öztürk

    148. O müşrikler [tam kaderci bir anlayışla] , "Allah dilememiş olsaydı biz de ecdadımız da O'na ortaklar koşmaz, kendi kendimize hiçbir şeyi de haram kılmazdık. [Demek ki böyle inanıp böyle yapmamızı Allah dilemiş"] diyecekler. Bunlardan önceki [bazı] toplumlar da peygamberlerini işte böyle yalanladılar, ama sonunda azabımızı tattılar. [Ey Peygamber!] De ki onlara: "Bizi bu konuda ikna edecek sağlam bir delile, iddianızı ispatlayacak ilahi kaynaklı bir bilgiye sahip misiniz? Şayet sahipseniz gösterin, biz de öğrenelim. Aslında siz hep mesnetsiz iddiaların peşinden gidiyor ve hep yalan uyduruyorsunuz.

    149. De ki onlara: " [Hem yalancılığınızı ispat edecek hem de hak ve hakikati gözler önüne serecek] en sağlam, en kesin ve en mükemmel delil Allah'ındır! Şayet O dileseydi/layık görseydi hepinizi doğru yola eriştirirdi . "

  19. Ömer Nasuh Bilmen

    148. Müşrik olanlar elbette diyeceklerdir ki: «Eğer Allah dilemiş olsa idi biz de şirke düşmezdik, babalarımız da. Ve ne de bir şeyi haram kılardık.» Onlardan evvelkiler de böyle tekzîpte bulunmuştu, nihâyet azabımızı tattılar. De ki: «Sizin yanınızda ilimden birşey var mı? Onu bize çıkarsanıza. Siz zandan başka bir şeye tâbi olmuyorsunuz ve siz ancak yalan yanlış tahminlerde bulunanlardan başka değilsiniz.»

    149. De ki: «Hüccet-i bâliğa, Allah Teâlâ’ya mahsustur. Eğer o dileseydi elbette hepinizi hidâyete erdirirdi.»

  20. Sadık Türkmen

    148. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan putperestler: ’Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olsaydı ne biz, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşardık, ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.’ diyecekler. Onlardan öncekiler de, aynı şekilde peygamberleri yalanladılar. Sonunda azâbımızı tattılar. ’Elinizde bize açıklayacağınız bir bilginiz mi var? Siz kesinlikle ilme, delile dayanmayan zanlarınıza uyuyorsunuz. Ve siz kesinkes yalanyanlış saçmalıyorsunuz’ de.

    149. De ki: "Üstün ve kesin kanıt Allah’ındır. O dileseydi (size özgür irade vermeseydi), hepinizi zorunlu olarak doğru yola iletirdi."

  21. Süleyman Ateş

    148. (Allah’a) Ortak koşanlar diyecekler ki: "Allâh isteseydi ne biz ne de babalarımız ortak koşmazdık, hiçbir şeyi de harâm yapmazdık." Onlardan önce yalanlayanlar da öyle demişlerdi de nihâyet azâbımızı tadmışlardı. De ki: "Yanınızda bize çıka(rıp gösterece)ğiniz bir bilgi (yazılı belge) var mı? Siz sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece saçmalıyorsunuz."

    149. De ki: "Üstün delil, Allâh’ındır. Allâh dileseydi, elbette hepinizi doğru yola iletirdi."

  22. Süleymaniye Vakfı

    148. Şirke düşenler /Allah’ı ikinci sıraya koyanlar diyecekler ki “Allah farklı bir tercihte bulunsaydı biz de atalarımız da şirke düşmez, hiçbir şeyi de haram saymazdık.” Onlardan öncekiler de bu şekilde yalana sarıldılar ve sonunda baskınımızı tattılar. De ki “Yanınızda (bu tercihi Allah’ın yaptığına dair) bir bilgi mi var ki karşımıza çıkarabilesiniz. Siz sadece varsayımlarınızın peşinden gidiyorsunuz; siz sadece delilsiz konuşuyorsunuz.”

    149. De ki “Kesin delil Allah’ın delilidir. Tercihi (size bırakmayıp) Allah yapsaydı elbette hepinizi yola getirirdi.”

  23. Viyana Kur'an Okulu Kur'an-ı Kerim Meali

    148. Müşrikler diyecekler ki: «Allah kanunlarında (zorunlu iman etmeyi) var etseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram kılamazdık.» Onlardan öncekilerde aynı şekilde (peygamberleri) yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki: Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.

    149. De ki: Kesin delil, ancak Allah'ındır. Allah zorlayıcı(cebri) düzen koysaydı elbette hepinizi doğru yola yöneltirdi.

  24. Yaşar Nuri Öztürk

    148. Şirke batanlar şöyle diyecekler: "Allah dileseydi, ne biz şirke sapardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi haram da yapmazdık." Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar bu şekilde yalanlamışlardı. De ki: "Yanınızda, önümüze çıkaracağınız bir ilminiz var mı? Zandan başka bir şeye uymuyorsunuz. Sadece saçmalıyorsunuz siz."

    149. En mükemmel kanıt Allah’ındır. O dileseydi hepinizi toptan doğru yola iletirdi.