Ayetler

Fussilet 44. Ayetteki Tercüme Hatası

Diyanet İşleri Meali

FUSSİLET SURESİ

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.

44. Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?” derlerdi. De ki: “O, inananlar için bir hidayet ve şifâdır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar).”

İnanmayanların kulaklarında ağırlık varsa, yani anlatılanı anlamalarına engel varsa, o zaman peygamber göndermenin ne anlamı olur? Gerçekten sağır olan birine dünyanın en iyi hatibini gönderip bir şeyler anlattırsak bir anlamı olur mu? Bu ayetlerde istiare-i temsiliye var. Bunu ayıramayan müfessirler ayetlerdeki bu ifadeleri olduğu gibi tercüme ediyor. Bu ayetlerde istiare-i temsiliye ile anlatılmak istenen kafirlerin sanki sağır gibi davrandığıdır. Diyanet bir tek uzaktan seslenmenin istiare olduğunu belirtmiş. O da bildiklerinden değil Elmalılı gibi eski müfessirler öyle tercüme ettiği için Diyanet de öyle tercüme etmiş. İstiare-i temsiliyeyi bilseler ayetin hepsine doğru anlam verirlerdi. Ayetin doğru tercümesi şöyle;

Süleymaniye Vakfı Meali

FUSSİLET SURESİ

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.

44. Bu kitabı, anlaşılması zor bir dilde ayet kümeleri yapsaydık kesinlikle şöyle derlerdi: “Ayetleri ayrıntılı olarak açıklansaydı ya! Anlaşılması zor bir dil mi yoksa (fasih) Arapça mı (olmalı)?” De ki: “O, inanıp güvenenler için bir rehber ve şifadır.” Ona inanmayanların (sanki) kulaklarında tıkaç var ve bu kitap onlara kapalıdır. Onlara (sanki) uzak bir yerden sesleniliyor (da anlayamıyorlar).”

İstiare-i temsiliye hakkında daha fazla bilgi için Bakara 7. Ayeti yazdığım sayfaya bakabilirsin. Bakara 7. Ayet Açıklama.

Seçtiğim Meallerde Nasıl Tercüme Edilmiş?

Eğer çok okunan mealler arasında doğru tercüme varsa yeşil doğrulama işaretiyle belirtim.

  1. Ali Akın

    44. Ve eğer Biz, bu Kurian’ı Arapça’dan başka bir dilde bir Kur’an kılsaydık, mutlaka diyeceklerdi ki: “Bunun âyetleri (bizce) anlışılır dilde olmalı değil miydi? Araba yabancı dilden (hitap, kitap), öyle mi?” De ki: Bu Kur’an, iman eden kimseler için hidâyet rehberi ve şifadır. İman etmeyenlere gelince, onların kulaklarında (sanki) bir ağırlık (işitme hastalığı) vardır ve Kur’an, onlara (hidâyet rehberi değil, sanki) körlüktür (gözleri Kur’an’a sanki kapalıdır). İşte onlara (sanki )uzak bir yerden sesleniliyormuş gibi (işitmiyorlar; anlamıyorlar).

  2. Bayraktar Bayraklı

    44. “O, inananlar için bir yol gösterici ve gönüllerine şifadır. Kâfirlerin kulaklarında ağırlık vardır ve Kur`ân onlara kapalıdır; sanki onlara uzak bir yerden sesleniliyor.”

  3. Diyanet İşleri

    44. Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?” derlerdi. De ki: “O, inananlar için bir hidayet ve şifâdır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar).”

  4. Diyanet Vakfı

    44. Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur’an kılsaydık, diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab’a yabancı dilden (kitap) olur mu? De ki: O, inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalıdır. (Sanki) onlara uzak bir yerden bağırılıyor (da Kur’an’da ne söylendiğini anlamıyorlar.)

  5. Edip Yüksel

    44. Onu yabancı dilde bir Kuran kılsaydık, "Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi?" diyeceklerdi. İster yabancı dil, ister Arapça olsun, de ki "O, gerçeği onaylayanlar için (dilleri sözkonusu olmaksızın) bir rehber ve şifadır. Gerçeği onaylamayanların ise kulaklarında ağırlık vardır. Sanki uzak bir yerden sesleniliyor gibi onlara kapalıdır."

  6. Elmalılı Hamdi Yazır

    44. Eğer biz onu yabancı dilden bir Kur’ân yapsaydık onlar mutlaka: «Bu kitabın âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Arap bir peygambere yabancı dil, öyle mi?» derlerdi. Sen de ki: «O, iman edenler için bir hidayet ve şifadır.» İman etmeyenlerin kulaklarında ise bir ağırlık vardır. Kur’ân onlara göre bir körlüktür. Sanki onlar uzak bir yerden çağrılıyorlar (da duymuyorlar).

  7. Hakkı Yılmaz

    44. Ve eğer Biz o öğüdü/Kur’ân’ı yabancı dilde bir okuma yapsaydık, elbette onlar: “Âyetleri ayrıntılı olarak verilmeli değil miydi? Yabancı dil mi, Arapça mı!” diyeceklerdi. De ki: “O, iman eden kimseler için bir kılavuz ve bir şifadır.” İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve o Öğüt/ Kur’ân, onlar üzerine bir körlüktür. Onlara çok uzak bir mekândan seslenilmektedir.

  8. Hasan Basri Çantay

    44. Eğer biz onu yabancı (dilden) bir Kur’an yapsaydık muhakkak ki «Ayetleri açıklanmalı değil miydi Araba mensub (bir muhaataba), Arabca olmayan (bir Kur’an) mı? diyeceklerdi. (Onlara) söyle: «O (Kur’an) îman edenler için (mahz-ı) hidâyet ve şifâdır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır. O (Kur’an) bunlara karşı bir körlükdür. (Sanki) onlar uzak bir yerden çağırılıyorlardır.

  9. Hasan Tahsin Feyizli - Feyzü'l Furkan

    44. Eğer biz onu, yabancı bir (dilde) Kur’an yapsaydık, mutlaka: “Âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Arab’a, yabancı (dilden bir kitap olacak şey) mi?” diyeceklerdi. (Onlara) de ki: “O (Kur’an) inananlar için doğru yolu gösteren bir rehber ve şifadır. İnanmayanların ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur’an) onlarda bir körlük meydana getirmekte (onu görememekteler). Onlar, (sanki) uzak bir yerden çağırılıyorlar (gibi duymuyorlar/anlamıyorlar).

  10. Hayrat Vakfı Meali

    44. Ve şâyet (biz) onu yabancı (dilde) bir Kur`ân yapsaydık, elbette: `Âyetleri(anlayacağımız bir dil ile) açıklanmalı değil miydi? Arab olana yabancı (dilde kitab) olur mu?` diyeceklerdi. De ki: `O, îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır!` Îmân etmeyenlere gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur`ân), onlara karşı bir körlüktür. İşte onlar (sanki) uzak bir yerden çağrılıyorlar (da duymuyorlar).

  11. Hüseyin Atay

    44. Biz, bu Kur anı yabancı bir dil ile ortaya koysaydık, “Öğretileri ayrıntılı olarak açıklanmalı değil miydi? Bir Arab a yabancı bir dille mi?” derlerdi. De ki: “Bu, inananlara doğruluk göstergesi ve şifadır.” İnanmayanlarınsa kulaklarında sağırlık vardır ve onlara kapalıdır. Sanki onlara uzak bir yerden sesleniliyor.

  12. İhsan Eliaçık

    44. Eğer Biz Kur'an'ı Arapça dışında bir dille indirseydik bu sefer: "Hiçbir şey anlamıyoruz, neden Arapça değil?" diyeceklerdi. Söyle onlara: "O iman edenlere/güvenenlere yol gösterici ve sorunları için bir çözüm kaynağıdır. İman etmeyenlere ise kulaklarında bir sağırlık olduğu için kapalı ve anlaşılmaz geliyor. Onu uzaklardan gelen ses gibi algılıyorlar

  13. Kur'ân-ı Mecid Tefsirli Meal-i Alisi (İsmailağa Cemaati)

    44. (Rasûlüm! İnadına Kur’ân’ın acem lisanıyla indirilmesini isteyenlere de ki:) Eğer Biz onu acemce bir Kur’ân yapsaydık, (bu sefer)elbette: “Onun âyet leri (, anlayacağımız bir dilde) iyice açıklansaydı ya! Bir yabancı (kitap) ve bir Arap (toplum), hiç (birbirine uygun) olabilir mi?!” derlerdi. De ki: “O (Kur’ân-ı Kerîm), iman etmiş olan o kimseler için (gerçeği bulduran) büyük bir hidâyet ve (maddî-manevî tüm dertlere, özellikle göğüslerde bulunan şek ve şüphe hastalıklarına) tam bir şifadır. Ama o kimseler ki iman etmemektedirler; (bu kitaba karşı) onların kulaklarında büyük bir ağırlık (ve bir nevi sağırlık) vardır. Zaten o (müminlerin gö zünü gönlünü açan kitap) onlara göre bir (karanlık ve) körlüktür. İşte onlar pek uzak bir yerden çağrılmak ta (olan kimse gibi, Kur’ân’ın sadece harflerini duymakta, fakat manasını anlayamamakta)dırlar.

  14. Kur'an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir

    44. Eğer biz onu başka dilde bir Kur'an yapsaydık onlar mutlaka, "Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?" derlerdi. De ki: "O, inananlar için bir hidayet ve şifâdır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar)."

  15. Mehmet Okuyan

    44. Biz onu yabancı dilde bir Kur’an yapsaydık “Ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap’a yabancı dilden (kitap) olur mu?” derlerdi. De ki: “O, inananlar için doğru yolu gösteren bir rehber ve şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir (s)ağırlık vardır ve o (Kur’an) onlara kapalıdır. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor!”

  16. Mustafa İslamoğlu

    44. Eğer Biz bu (vahyi) yabancı dille okunan bir hitap kılsaydık, kesinlikle “Neden onun âyetleri açık ve anlaşılır değil; ne yani, bir Arab’a dili yabancı bir (hitap) mı?” derlerdi. De ki: “Bu (vahiy), iman edenler için bir yol gösterici ve bir şifa kaynağıdır. İman etmeyenlere gelince: Onların kulaklarında manevi bir kurşun vardır; dahası o (vahyin ışığından dolayı) onlara bir tür körlük ârız olmuştur: şimdi onlar, çok uzak bir yerden seslenilen kişi (gibi)dirler.

  17. Mustafa Öztürk

    44. Biz bu Kur'an'ı Arapça dışında bir dille vahyetseydik, müşrikler/kafirler bu defa da, "Onun ayetleri niçin konuşup anlaştığımız dille ifade edilmiyor ki?! Vahiy yabancı bir dilde, Peygamber ve muhatapları Arap! Bu nasıl iş?!" diye itiraz ederlerdi. [Ey Peygamber!] De ki onlara: "Bu Kur'an, iman eden kimseler için bir rehber ve [kalplerdeki şirk, inkarcılık gibi dertler için de] bir deva ve şifadır. İman etmeyenlerin kulaklarında ağırlık/ sağırlık var; bu yüzden Kur'an onlar için anlaşılmazdır. Onlar, kendilerine uzaktan seslenilen, [o sesi az buçuk duyan] , fakat ne söylendiğini bir türlü anlamayan kimseler gibidirler.

  18. Ömer Nasuh Bilmen

    44. Ve eğer onu, yabancı bir lisan ile Kur’an kılsa idik elbette derlerdi ki: «Ayetleri tafsil edilmeli değil mi idi. Arabî bir peygambere yabancı bir lisan ile (Kur’an) olur mu?» De ki: «O, imân edenler için bir vesile-i hidâyettir ve bir şifadır.» Ve o kimseler ki imân etmezler. Onların kulaklarında bir sağırlık vardır. Ve o, onlara karşı bir körlüktür. Onlara uzak bir mekandan nidâ olunuverir.

  19. Sadık Türkmen

    44. Eğer biz onu yabancı (dilde) bir Kur’an yapsaydık ne derlerdi? Hiçbir şey anlayamıyoruz, neden arapça değil? (Kur’an’ın her dile çevirilmesi farzdır.) De ki: "O iman edenlere; yol gösterici ve (yüreklerde olan sıkıntılara) şifadır. İnanmayan kimselere gelince; onların kulaklarında bir ağırlık var (duymak istemiyorlar) ve bir körlük (görmek istemiyorlar), uzak bir yerden çağrılıyorlar (gibi duymak istemiyorlar!)"

  20. Süleyman Ateş

    44. Eğer biz onu, yabancı (dilde) bir Kur’ân yapsaydık derlerdi ki: "Âyetleri (anlayacağımız) bir dille açıklanmalı değil miydi? Araba yabancı söz mü (geliyor)?" De ki: "O, inananlar için bir yol gösterici ve (gönüllere) şifâdır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve o, onlara bir körlüktür. (Sanki) Onlar, uzak bir yerden çağırılıyorlar (da duymuyorlar).

  21. Süleymaniye Vakfı

    44. Bu kitabı, anlaşılması zor bir dilde ayet kümeleri yapsaydık kesinlikle şöyle derlerdi: “Ayetleri ayrıntılı olarak açıklansaydı ya! Anlaşılması zor bir dil mi yoksa (fasih) Arapça mı (olmalı)?” De ki: “O, inanıp güvenenler için bir rehber ve şifadır.” Ona inanmayanların (sanki) kulaklarında tıkaç var ve bu kitap onlara kapalıdır. Onlara (sanki) uzak bir yerden sesleniliyor (da anlayamıyorlar).”

  22. Viyana Kur'an Okulu Kur'an-ı Kerim Meali

    44. Biz bu Kuran'ı yabancı bir dil ile ortaya koysaydık: "Ayetleri uzun açıklanmalı değil miydi? Arap olan birine yabancı bir dille söylenir mi?"derlerdi. De ki:"Bu, inananlara doğruluk rehberi ve gönüllerine şifadır."Sanki İnanmayanların kulaklarında ağırlık vardır ve onlara kapalıdır; sanki bunlara uzak bir mesafeden sesleniliyor da anlamıyorlar

  23. Yaşar Nuri Öztürk

    44. Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur’an yapsaydık, elbette şöyle diyeceklerdi: "Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi?/Arap’a yabancı dil mi?/ister yabancı dilde, ister Arapça!" De ki: "O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur’an, onlar için bir körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekândan seslenilmektedir."