Diyanet İşleri Meali
NİSA SURESİ
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.
101. Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman kâfirlerin sizi gafil avlamalarından korkarsanız namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.
102. Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman onlardan bir bölük seninle beraber namaza dursun, silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secde ettiklerinde ötekiler arkanızda olsunlar, sonra henüz namazlarını kılmamış bulunan (bu) bölük gelip seninle beraber namazlarını kılsınlar ve bunlar da ihtiyat tedbirlerini ve silâhlarını alsınlar. Kâfirler isterler ki, siz silâhlarınızdan ve eşyanızdan gafil (uzak ve unutmuş) olasınız da üzerinize ansızın bir baskın yapsınlar! Eğer yağmur yüzünden bir zarar görürseniz veya hasta olursanız silâhlarınızı bırakmanızda size bir günah yoktur. Yine de ihtiyat tedbirinizi alın! Allah elbette kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
103. Namazı bitirince de ayakta iken, otururken ve yatarken Allah’ı anın. Güvenlik içinde olduğunuzda namazı gerektiği gibi kılın. Şüphe yok ki namaz, müminler üzerine vakitleri belli olarak yazılmış bir ödevdir.
Bu ayetlerden Namazın Kur'an'da nasıl kılınacağının tarif edildiğini ve sefer namazının neden iki rekat olduğunu öğreniyoruz. Ama müfessirler ayetlere düşünmeden, önceki müfessirler nasıl meal verdiyse öyle meal verdikleri için bunlar görülemiyor. Önce biraz açıklama yapıp sonra ayetlerin doğru tercümesini göstereceğim.
Birinci konu bazı müfessirler bu ayetlerin doğrudan savaşa çıkmak olduğunu söylüyor. Ayetin başındaki (وَإِذَا ضَرَبْتُمْ ) iƶā Derabtum ifadesinde darabe fiili var. Darabe'nin otuzdan fazla anlamı var. Herkesin ilk söylediği anlamı "vurmak" Mesela, damga vurma, ayağını yere vurma, silahla, yumrukla veya sopayla vurma, ışık vurması, karaya vurma gibi kullanımlar, “bir şeyi bir şeyin üzerine vurma” anlamındadır. Duvara boya vurma, ata eğer vurma, başörtüyü boyuna vurma, binaya çatı vurma, kafayı vurup yatma, kapıya kilit vurma, soğuk vurması, dolu vurması ve birine vurulma gibi kullanımlar da “bir şeyi bir şeyin üstüne sabitleme” anlamındadır. Bu ayet "Yolu darb ettiğiniz zaman" diye başlıyor. Yol nasıl darb edilir? Yürüyerek. Kelime anlamından görüleceği üzere ayet savaşa çıkmaktan değil "bir yerden bir yere gitmekten" bahsediyor. Ayette bir yerden bir yere giderken eğer düşmanla karşılaşırsak nasıl namaz kılacağımız anlatılıyor.
102. ayette "namazı kısaltmanızda bir günah yoktur" ifadesindeki namaz elif lamlıdır. Bu, namazın her hangi bir namaz olmadığı, bilinen bir namaz olduğunu gösterir, "o namaz" demektir. Ayet "O namazı kısaltmanızda bir günah yoktur" diyor. O namaz hangi namaz? Ayet yolculuktan bahsettiğine göre bu sefer namazıdır. Sefer namazı olduğu için elif lamlı. Demek ki bir yerden bir yere giderken eğer düşmanla karşılaşma söz konusu olursa sefer namazı kısaltılabilir.
102. ayette peygamberimize "İçlerinde olur da onlar için namazı tam kılarsan" diyor ve sefer namazı nasıl kısaltılacak anlatmaya başlıyor; yolculuğa çıkmış olanlar iki gruba ayrılacak. Peygamber ya da bugün imam birinci rekatı kılarken ilk grup imamın arkasında duracak. Birinci rekat bitip imam ayağa kalkarken birinci grup çekilecek ikinci grup gelecek, onlarda bir rekat kılacak. Bu durumda imam namazı kısaltmadan iki rekat tam kıldı ama ikiye ayrılan grup kısaltarak birer rekat kıldı. Bu ayette anlatılan imamın kıldığı namaz sefer namazıdır. Sefer namazı dört rekatın kısaltılıp ikiye indirilmesiyle kılınmaz. Sefer namazı kısaltıldığında iki grup birer rekat kılmış olur.
( قَضَيْتُمُ فَإِذَا ) feiƶā ḳaDeytumu ifadesine "namazı kıldıktan sonra" anlamı veriyorlar. Buradaki sıkıntı kaza ( ضي kadâ ) kelimesine geleneğin sonradan yüklediği anlam. Kaza bir şeyi vaktinde yapmak anlamındadır ama peygamberimizin (a.s) vefatından sonra bu kelimeye "ibadeti vaktinin dışında yapma" anlamı verilmiş, orucun kazası gibi. Bugün Arapça sözlüklerde hala kaza'nın bir işi yapmak olduğu görülebiliyor. قضي kadâ bir işi tam ve sağlam yapma ve yürürlüğe koyma anlamındadır. (Mekâyis) Bir konuda karar verme (İsrâ 17/23) ve bir işi tamamlama (Fussilet 41/12) anlamında kullanıldığı gibi işi tam ve sağlam yapma anlamında da kullanılır. İşte bu ayette kadâ, namaz kılma anlamındadır. (Doğru Bilinen Yanlışlar, s 332) Kadâ yani kaza kelimesinin anlamını göz önünde tutarak bu ayete "namazı kıldıktan sonra" değil "namazı kılarken" anlamı vermek gerekiyor. 103. ayetteki "namaz" da elif lamlıdır. "O namazı kılarken" anlamındadır. "O namaz" ifadesi 101 ve 102. ayetlerde de geçen elif lamlı olan aynı namazdır.
Gelenekte Nisa 103'e namazdan sonra yapılacaklar diye anlam vermişler. Düşmanla karşılaştık, namazı kısaltarak kıldık, belki savaşacağız ama geleneğin verdiği anlama göre ilave farzlar yapmamız gerekiyor; Namazı bitirince de ayakta iken, otururken ve yatarken Allah’ı anın. Savaşta kim nerede yan yatıyor? Verdikleri mealde yan yatarken Allah'ı anmamız gerektiği yazıyorlar ama kimse savaş ortamında namazdan sonra yan yatmaz. "Yan yatarken" diye çevirdikleri kelime ( جُنُوبِكُمْ وَعَلَىٰ ) ve ǎlā cunūbikum ifadesi "yanlarınız üzerinde" demektir yan yatmakla alakası yoktur. Bunu Arapça Türkçe kelime meali yapan sitelerden görebilirsin. İnsanın yanları -sağ yanı ve sol yanı diye düşünürsek- kolları ve bacaklarıdır. Rükuya eğildiğimizde kollarımız dizlerimizin üst kısmına dayanarak duruyoruz, secdede ise ellerimiz ve dizlerimiz üzerinde oluyoruz. Hac suresi 36. ayette kurban edilen hayvan "yanı üzere düştüğünde" ifadesi de aynı kelimelerle ifade ediliyor. Bizler yere yan yattığımızda kollarımız ve bacaklarımız üzerinde oluruz. Bu ayetteki "yan üstü" ifadesini anlamayı zorlaştıran şey Türkçe düşünmektir. Arapça düşünüp, Kur'an'da ki diğer kullanımlara bakınca Nisa 103'te ki ǎlā cunūbikum ifadesinin yan yatmayla alakası olmadığını görebiliriz. Bu ayet bize namazda kıyam, rüku ve secde olması gerektiğini gösteriyor. O namazı kılarken Allah’ı; ayakta, oturur halde, ve yanlarınız üzerinde anın.
Gelenekte namazın kılış şekli özellikle iki secde olması gerektiği ancak peygamberimizin (a.s) uygulamasından öğrenilebileceği, bunların Kur'an'da olmadığı düşüncesi hakimdir. Bu ayetlerde "o namazı kılarken" ayakta, otururken ve yanlarımız üstünde Allah'ı anmamız emrediliyor. Bir yere giderken düşmanla karşılaşma korkusu olunca, İki rekatlık namazı kısaltıp bir rekat kıldığımızda nerede oturup Allah'ı anabiliriz? Mecburen her rekatta iki secde olması gerekir ki ikisi arasında oturup Allah'ı anabilelim. Nisa 102 ve 103'ten namazda her rekatta iki secde olması gerektiği ve iki secde arasında zikir yapmamız gerektiği bile yazıyor.
Allah düşmanla savaş yapma ortamında bile namazı ertelemeye izin vermemiş. Hatta o kadar ki namazdayken silahlarımızı bile yanımızda tutmamız gerektiğini ancak yağmur veya hastalık gibi sıkıntıdan dolayı silahlarımızı bir yere koymaya müsade etmiş; Yağmurdan zarar görür veya hasta olursanız, silahlarınızı bir yere koymanızda bir günah yoktur ama tedbiri elden bırakmayın. Allah, savaştayken bile namazı ertelemeye neden izin vermediğini 103. ayetin sonunda söylüyor; Çünkü namaz, müminlere, vakitle sınırlı olarak farz kılınmıştır. Bir vakit namazı vaktinde kılmazsak, vakti çıkarsa, o namazı yerine koymanın imkanı yoktur. Eğer namazlar sonradan kaza edilebilseydi, Allah savaşta namaz kılmayı erteleyebilirdi ama ertelememiş sadece bir rekata düşürmüş. Bazen iş, güç vs yüzünden namazları cem etme ihtiyacı olabilir. Namazların cem edilmesi hakkında bu siteden bilgi alabilirsin. Namazların Cem Edilmesi
Peygamberimiz (a.s) bir keresinde sabah namazını bir kere de Hendek savaşında ikindi namazını kaçırdı, oların sonradan bu namazları kılması, namazın kazası olduğunu gösterir mi? Hayır göstermez. Onlar on beş yaşından elli yaşına kadar namaz kılmayıp sonra kılmadıklarını tamamlamaya çalışmadılar. Birinde uyanamadılar, diğerinde savaşın sıkıntısından dolayı unuttular. İkisi de insanın elinde olmayan şeydir. Unutan hatırladığı anda, uyuya kalan da uyandığında namazını kılar, bu kaza değil edadır. Geçmişte namaz kılmayanların yapacağı tek şey tevbe etmek ve bundan sonra namazlarına özen göstererek kılmaktır. Buradan kıyas yapılması mümkün değildir çünkü Allah namaz, müminlere, vakitle sınırlı olarak farz kılınmıştır demiş. Bilerek kılmadığın bir vakit namazı yerine koyamazsın, vakti geçmiştir. Peygamberimiz de (a.s) şöyle demiş;
Dikkat edin! Sizin için, bende bir örnek vardır.” (Sonra sözlerine şöyle devam etmiştir:) “Dikkat edin! Uyku sebebi ile namaz kaçırmakta bir kusur yoktur. Kusur, ancak namazını başka namazın vakti gelinceye kadar kılmayan kimsede vardır. Binaenaleyh bu uyuyup kalma işi kimin başına gelirse o kişi uyandığı zaman o namazı kılıversin! Ama ertesi gün, o namazı her zamanki vaktinde kılsın!” (Müslim, Mesâcid, 311 (681)
Nisa 101, 102 ve 103'ün doğru tercümesi şöyle;
Süleymaniye Vakfı Meali
NİSA SURESİ
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.
101. Yolculuğa çıktığınızda, kâfirlik edenlerin size saldırı yapmasından korkarsanız, o namazı / yolculukta kıldığınız namazı kısaltmanızda[*] bir günah yoktur. Kâfirler, sizin açık düşmanınızdır.
102. (Ey Muhammed!) İçlerinde olur da namazı seninle birlikte kılsınlar diye sen tam kılarsan[*], bir kısmı seninle namaza dursun ama silahlarını kuşanmış olsunlar. Secdeleri yaptıklarında derhal etrafınıza dağılsınlar (nöbeti devralsınlar). Namazı kılmamış olan öbür kesim hemen gelsin, onlar da seninle namaz kılsınlar ama tedbirli olsunlar ve silahlarını kuşansınlar. Kâfirlik eden o kimseler isterler ki silahlarınızdan ve eşyanızdan uzak kalasınız da size ani bir baskın yapsınlar. Yağmurun verdiği bir sıkıntıdan veya hasta olmanızdan dolayı silahlarınızı bir yere koymanızın günahı olmaz ama yine de tedbiri elden bırakmayın. Allah o kâfirlere, küçük düşürücü bir azap hazırlamıştır.
[*] Yolculukta akşam namazı hariç bütün namazlar 2 rekâttır. Bu bir kısaltma olmayıp yolculuktaki namazın tam halidir; çünkü bu ayetteki “ekame = أقام =tam kılma” fiilinin mef’ûlü olan “es-salat”, yolculukta kılınan namazdır. Buradaki üç ayet (Nisâ 4/101-103), bu namazı kısaltmanın yani 2 rekattan 1 rekata düşürmenin sadece "saldırıya uğrama korkusu" durumuna has olduğunu göstermektedir. Demek ki saldırıya uğrama korkusu yoksa yolculukta akşam namazı dışındaki namazlar iki rekat olarak kılınır.
103. O (bir rekatlık) namazı kılarken[1*] Allah’ı ayakta, oturur halde ve yanlarınız üzerinde anın[2*]. Güvene kavuştuğunuzda ise namazı tam kılın[3*]. Çünkü namaz, müminlere, vakitle sınırlı olarak[4*] farz kılınmıştır.
[1*] قضي = kazâ bir işi tam ve sağlam yapma ve yürürlüğe koyma anlamındadır (Mekâyis). Bir konuda karar verme (İsrâ 17/23) ve bir işi tamamlama (Fussilet 41/12) anlamında kullanıldığı gibi işi tam ve sağlam yapma anlamında da kullanılır (Bakara 2/200, Taha 20/72). Bu ayette kazâ, namaz kılma anlamındadır.
[2*] Tek rekâtta oturma ancak secdeden sonra olabilir. Önceki ayete göre tek rekât secde ile bittiği için oturduktan sonra bir secde daha yapmak gerekir. Bu da her rekâtta iki secdenin, secdeler arasında oturmanın ve bu sıradaki zikrin farz olduğunu gösterir. Kişinin yanları, kol ve bacaklarıdır. Vücut, kol ve bacaklar üzerinde iki şekilde durabilir. Birincisinde dizler ve dirsekler dik tutulup eller dizlerin üzerine konarak gövdenin yanların üzerine gelmesi sağlanır. İkincisinde de secde için başı yere koymadan önce dizler ve eller konur, karın dizlerden uzak tutulur ve böylece vücut yanların üzerine yerleştirilir. Bu durumda ayet, bir rekâtta kıyam, rüku ve secdenin şeklini bize anlatmış olur. Şöyle bir emir daha vardır: “Secdelerin ardından tesbih et.” (Kaf 50/40). Secdeler sözü çoğuldur. Arapçada çoğul en az üçü gösterir. Her rekatta iki secde olduğu için ikiden sonraki en az secde dört olur ve iki rekattan sonra oturup tesbihte bulunmak farz olur. Bu da tahiyyat ve benzeri duaların bu ayetin gereği olduğunu gösterir. Üçüncü ve dördüncü rekatlardan sonra oturulmasının sebebi de aynıdır. Nebimizle birlikte tek rekatlık korku namazı kılanların ikinci secdeden sonra oturmamaları da secde sayısından dolayıdır.
[3*] “Tam kılın emri”, “Korku geçtikten sonra artık bir rekâta düşürmeyin.” anlamındadır.
[4*] Bu nedenle herhangi bir namaz kendisi için belirlenen vakit sınırlarının dışında kılınamaz.
Sadece 103. ayetin karşılaştırmasını yapacağım. Önemli olan bu ayet. Namazın kılınma şeklini gösteren meal var mı bakalım. Eğer çok okunan mealler arasında doğru tercüme varsa yeşil doğrulama işaretiyle belirtim.
Ali Akın
103. Nihâyet siz, namazı bitirdikten sonra ayakta dururken de, otururken de, yan yatarken de Allah’ı anın! Sonra güvene kavuşunca, artık namazı gereğince (tam olarak) kılın! Çünkü belli vakitlerde namaz kılmak, mü’minlere farz olmuştur.
Bayraktar Bayraklı
103. Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerine yatarken Allah'ı anınız. Huzura kavuşunca da namazı dosdoğru kılınız; çünkü namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.
Diyanet İşleri
103. Namazı bitirince de ayakta iken, otururken ve yatarken Allah’ı anın. Güvenlik içinde olduğunuzda namazı gerektiği gibi kılın. Şüphe yok ki namaz, müminler üzerine vakitleri belli olarak yazılmış bir ödevdir.
Diyanet Vakfı
103. Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima) Allah’ı anın. Huzura kavuşunca da namazı dosdoğru kılın; çünkü namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.
Edip Yüksel
103.Namazı bitirdiğiniz zaman ayakta, oturarak ve uzanarak ALLAH’ı anın. Güvene kavuştuğunuzda namazı gözetiniz. Namaz, gerçeği onaylayanlar üzerine belirli vakitlerde farz kılınmıştır.
Elmalılı Hamdi Yazır
103. O korkulu zamanda namazı kıldınız mı gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yanlarınız üzerinde hep Allah’ı zikredin. Korkudan kurtulduğunuzda namazı tam erkanı ile kılın. Çünkü namaz müminlere belirli vakitlerde yazılı bir farzdır.
Hakkı Yılmaz
103. Sonra eğitim-öğretimi tamamlayınca, artık Allah’ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükûnet bulduğunuzda/ güvene erdiğinizde, salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun, ayakta tutun]. Hiç şüphesiz salât [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma görevi], eskiden beri mü’minler üzerine vakti belirlenmiş bir yazgıdır.
Hasan Basri Çantay
103. Artık namazı bitirdiğiniz vakit ayakda iken, otururken ve yanlarınız üzerindeyken Allahı anın. Sükûn ve emniyyet haaline geldiğiniz vakit ise namazı dosdoğru kılın.. Çünkü namaz mü’minler üzerine vakitleri belli bir farz olmuşdur.
Hasan Tahsin Feyizli - Feyzü'l Furkan
103. Artık namazı bitirdiğiniz zaman ayakta iken, otururken ve yanlarınız üzerinde (uzanmış) iken Allah’ı zikredin, emniyete kavuştuğunuz zaman da namazı dosdoğru (tam) kılın. Çünkü namaz, mü’minlere vakitleri belli bir farzdır.
Hayrat Vakfı Meali
103. (O korku anında) namazı bitirince de, artık ayakta iken, otururken ve yanlarınız üzerine (yatar) iken Allah`ı zikredin! Fakat (korkudan) emîn olduğunuz zaman, artık namazı (bildiğiniz şekilde) hakkıyla edâ edin! Muhakkak ki namaz, mü`minler üzerine vakitleri belirli (bir farz) olarak yazılıdır.
Hüseyin Atay
103. Namazı bitirdiğiniz zaman, Allah'ı ayakta iken, otururken ve yan yatarken anın. Güvende olduğunuz zaman, namazı kılın. Doğrusu, namaz inananlara belirli vakitlerde farz kılınmıştır.
İhsan Eliaçık
103. Destekleşme /dayanışma toplantısını bu şekilde eda ettikten sonra artık gerek ayakta, gerek otururken ve gerekse yaslanmışken hep Allah'ı anın. Tehlike geçtiğinde de, destekleşmeyi/dayanışmayı daima ayakta tutmaya devam edin. Çünkü destekleşme/dayanışma faaliyeti müminler için asla ihmal edilmemesi gereken bir görevdir.
Kur'ân-ı Mecid Tefsirli Meal-i Alisi (İsmailağa Cemaati)
103. Artık o namazı bitirdiğinizde, ayakta duranlar, oturanlar ve yanlarınız üzerinde (yatanlar) iken (her hâlükârda) Allâh’ı zikredin! (Kalplerinizden korku gidip) sakinleştiğinizde ise namazı (emrolunduğu şekil üzere) dosdoğru kılın! Şüphesiz ki namaz, inananlar üzerine vakitlenmiş bir farz olmuştur.
Kur'an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir
103. Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah'ı anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, mü'minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır
Mehmet Akif Ersoy (Kısmen Doğru)
103. Namazı korkulu zamanlarda kılarsanız gerek ayakta iken, gerek otururken bir tarafınıza yaslanmış olduğunuz halde Allah'ı anın. Korkudan emin oldunuz mu o zaman namazı erkânıyla eda edin.
Mehmet Okuyan
103. Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima) Allah’ı hatırlayın! Güvene kavuşunca namazı (tam) kılın! Şüphesiz ki namaz, müminler üzerine vakitle yazılmış (bir farz)dır.
Mustafa İslamoğlu
103. Namazınızı eda ettiğinizde, ayaktayken, otururken ve uzanmış bir haldeyken Allah`ı anın ve güvenlik içindeyken namazlarınızı (eksiksiz) kılın; çünkü namaz bütün mü`minler için belirli zamanlarda kayıtlı bir vecibedir.
Mustafa Öztürk
103. Cephede namazı kısaltarak kıldıktan sonra da her hal ve durumda Allah'ı anmaya devam edin. Düşman tehlikesi ortadan kalkıp güvene kavuştuğunuzda ise namazı tüm şartlarına uygun şekilde kılın. Çünkü namaz, müminler için belirli vakitlerde mutlaka ifa edilmesi gereken bir kulluk görevidir.
Ömer Nasuh Bilmen
103. İmdi namazı kılıp bitirdiğiniz zaman ayakta iken ve otururken ve yanlarınız üzerinde iken Allah Teâlâ’yı zikrediniz. Vaktâ ki emniyet haline gelirsiniz, artık namazı tamamıyla eda ediniz. Şüphe yok ki namaz, mü’minlerin üzerine muayyen vakitlerde bir fariza olmuştur.
Sadık Türkmen
103. Namazı tamamladıktan sonra, gerek ayakta durarak, gerek oturarak ve gerek yanlarınız üzerinde uzanarak hep Allah’ı zikredin. Derken, korkudan güvene kavuştunuz mu, o vakit namazı tam erkâniyle eda edin.Çünkü namaz belirli vakitlerde müminlere farz kılınmıştır.
Süleyman Ateş
101. Namazı bitirdiğiniz zaman ayakta, oturarak ve yanlarınız üzerinde (uzanarak) Allâh’ı anın; güvene kavuştunuz mu namazı (tam) kılın. Çünkü namaz, mü’minlere vakitli olarak farz kılınmıştır.
Süleymaniye Vakfı
103. O (bir rekatlık) namazı kılarken Allah’ı ayakta, oturur halde ve yanlarınız üzerinde anın. Güvene kavuştuğunuzda ise namazı tam kılın. Çünkü namaz, müminlere, vakitle sınırlı olarak farz kılınmıştır.
Viyana Kur'an Okulu Kur'an-ı Kerim Meali (Kısmen Doğru)
103. Namaz kıldığınız zaman (yani namazda) ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima) Allah'ı anın. Huzura kavuşunca da namazı (tam)kılın; çünkü namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır
Yaşar Nuri Öztürk
103. Korku halindeki namazı tamamlayınca, artık Allah’ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükûnet bulduğunuzda, namazı tam bir biçimde yerine getirin. Namaz, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz olmuştur.